Wednesday, December 27, 2006

MARYA (1)

Marya..
Tam adı buydu sanırım..
O kadar ince çizgileri olan bir yüz hattı vardı ki,onu hemen seçebilirdiniz uzaklardan..
Her ismin altına yazılabilirdi kolayca.. Pekte tanıdık, pekte yabancı aslında..
Her kimlige büründürebilirdiniz onu,o kadar dogal davranırdiki çünkü,yürürken bile;bir şehzade kızı mesela.. salına salına..
Yada bir burnu havada kolej kızı oluverirdi hemen, bakışlarınızı hissettiğinde..
Bir fahişe bile olabilirdi kolayca mesela..
İstenilen yada istenilmeyen ayırd edilmediğinde,her kimliğe bürünebilirdi.
Marya...
Tam adı buydu evet..
Hüzünlü bir duruşu vardı aynı zamanda.. sanki çok yaşamaktan yorulmuş gibiydi oturunca hafiften kamburlaşan sırtı.. sankı çok yük taşımışta eğilmiş..
Marya...
Hem çocuk, hem genç kız, hem olgun bir kadın edasını aynı anda taşıyabilen tek kadın...
Doğruları bile kolayca yanlışa saptırabilecek kadar saf, yanlışları doğru yapabilecek kadar akıllı bir kadın...
Her kimliğe büründürebilirsiniz onu..
Ama o kendini ömrü boyunca hiçbir kimliğe ait hissetmedi..
Bugünde her zamankinin aksine daha bir hırçındı nedense..
Gerçi değişen birşeyde yoktu etrafında ama dünyanın dönüyor olması ve insanların biryerlere yetişir gibi koşuşturması onun için bir olaydı zaten.. hoş! onlarıda anlayabilmiş değildi ya..
Kendini eksik hissetti birden, yetişecek bir yerim bile yok diye düşündü..
Düşünülecek,yapılacak o kadar çok işi vardı ki aslında ama hiçbir zaman geç kalırım korkusuna kapılmamıştı bugüne değin.. Yanlışmı yapmıştı yine? “Aman” dedi içinden.. Artık düşünmek istemiyordu.. Yeterince düşünmemişmiydi bugüne kadar herşeyi? Ailesi için kurulu düzenini bozup gelmemişmiydi buralara kadar? Şimdi bu parasızlıktan bile sorumlu tutulacak birileri vardı devleti,patronu yada ailesini suçlayabilirdi..
Ama aslolan kendi hayatını yaşayamamış olması değilmiydi? Neçok istemişti oysa,ama hayatı hep başkasının paltosu gibi kısa,dar ve küçük geliyordu..
Artık bunları düşünmesi kadar büyük bir yanlış olmayacagnı düşündü..
Hep düşüncelerdi zaten hayatına yön veren..
O ne derdi? Bu kimle görürdü? Acaba onu severlermiydi?
Evet ya benim sevilmek gibi bir kaygım var diye düşündü..Sevilmeyi seviyorum,sevilmeme duygusu bile yeterince korkunç olabiliyordu çünkü zaman zaman.. Mesela bazen arkadaşlarından biriyle tartışsa,dünyanın en yanlız,en kötü,en uyumsuz insanı hissediyordu kendini..
Yanlızlık dedi içinden..
Hem korktuğu, hemde dışardan görünenin aksine içinde bizzat içinde, evet tamda ortasında bulunduğu bir yerdi..
Ne lanet bir yerdi,hem nefret ettiren hemde sevindiren..
Güldü kendine sonra.. hem hemlerin arasında bir insan olmayı nasıl başarıyordu sahi?:)
Konuşmak daha kolay yazmaktan dedi, işinden basını kaldırarak,en azından kelimelere yetişebiliyorsun.Kesmeden..
Sonra “aman” dedi içinden..
Anlaşılmayacaksa konusmanın ne anlamı var?
Ama hayatıma bir hikaye yazmak isterdim diye düşündü.. Bunu mutlak bir güçle istedi içinden, hissetti..
Bir roman dedi usulca..
“Ama romanımı yazsaydım 3. bir şahısın ağzından yazardım”
Yazardıda..
İyi yazardı hanı..
3. tekil şahıs dedi tekrar içinden..asıl sorunu buydu işte..
kendi hayatının 3.şahısı olmak...

No comments: